Powered By Blogger

31 Mayıs 2011 Salı

Pastane Günlüğü: 'Çaya Üç Şeker'

                                  Şehrin bilip bilmediğim bütün sokaklarında seni aramak; ruhumu acıtırken yine de içimi gıdıklayan bir şey  itiraf etmeliyim.Yeniden kalbinin yakınımda attığını bilmek; hem acı hem de tatlı.Beni ve şehri terkettiğinden bu yana onca zaman geçmesine karşın üstelik.
                                   Her köşeyi seninle karşılaşma heyecanı tutarak dönmek,bildiğim sokaklarda kaybolmak,geçtiğim yolları tekrar ve tekrar arşınlamak,nerdeyse her erkek silüetini sana benzetmek sonra cesaret edip de yüzlerine bakabildiğimde sen olmadıklarını anlamak,bir parça sevinmek buna ve çokça kahrolmak…
                                 Mantığımın yönetiminden çıkmış ayaklarım yoruluverirse eğer tutup ‘senin orada olabilme ihtimalinin olduğunu düşündüğüm bütün’  kafe yahut pastanelerden birine gidiyorum şehre döndüğünden beri.Kimseye de bu denli çaresizliğe büründüğümü göstermediğimden veya kimsenin böylesi deliliğe eşlik etmeye gönüllü olmayacağını tahmin ettiğimden,belki dahası; birini dinleyip sohbet edebilecek ne zihne ne de ruh haline sahip olduğumu bildiğimden yalnız oturuyorum masalara.Ne kadar korkunç!
                                   Orada olabilme ihtimalinin olduğunu varsaydığım pastanelerden birinde,koca kalabalık içerisinde karşısında bir başka şıkırtıdan bile mahrum çay bardağım ile oturmaktayım yine.Daha da utanç verici olan bundan yarım saat öncesinde  başka pastane-kafe karışımı bir yerde bulunmam,karnımın acıktığını öne sürerek.Kendimi ya da garsonları kandırdığım bahaneyi geçersek gerçekte sırf seni aradım orada da,burada olduğu gibi.Bulsaydım seni,bulabilseydim,doğru tahmin yürütüp görebilseydim bir an için,ne olurdu bilmiyorum…Ne yapardım? Ne düşünürdüm? Ne hissederdim?.. Hiç bilmiyorum  … Doğrusu bütün çabamın seni bulmak olduğundan dahi emin değilim. Hele böyle en köşe masada yapayalnız oturmuş herkes gülüp eğlenirken onlara katılmak yerine elimde kalem beni asla duymayacak olan sana hitap edip,seninle konuşur gibi yazmamın amacını hiç ama hiç bilmiyorum…Kendimi ben de anlamıyorum…Delilik!  Ki buna emin olmama rağmen devam ettiriyorum…     
                                     Bunları bir yana bırakıp masamın evsafından söz edeyim sana .Buranın en köşesi,hemen hemen herkesi görebildiğim camdan geçip gidenleri de kontrol edebildiğim bir masa.Zaman zaman etrafımdaki insanları unutup kendi kendime  konuştuğumdan,içimden konuşurken garip surat ifadeleri takındığımdan mekana hakim  ama insanlara uzak bir köşe başkaları tarafından fark edilmek için.Zihnimle konuşmaktan yorulduğumda,tıkanıp doğru  kelimeleri  aradığımda yazmak için ise cam kenarı müthiş verimli oluyor…Dalıp gitmişim yine,bitmiş çayımı tazelemeyi teklif eden garsonu görmüyorum bir an…Kısa süre sonra sıcacık çayım geliyor 3 şekeri ile,teşekkür ediyorum…


                                    Ahh! sen hiç bilmedin, anlatmaya fırsatım olmadı ya da,evet çayı çok şekerli içerim.Şekeri sevmemden çok bu benim çocuk aklıma yaptığım bir gönderme.Anımsatma  ya da çocukça bir oyun demeliyim.4 yaşımdan tek hatırladığım çaya üç şeker atmasını istemekti annemden.Annem anlamaz  nedenini,o zamanlar ailemizin üç kişilik olmasını hep sevmiştim,annem-babam ve tek çocukları ben.Her  nedense özel hissederdim kendimi öyle. Çay; annem ve babamın içtiği büyüklere özgü benim anlamlandıramadığım bir içecekti.Ondan çay istediğimde,şekeri ”bir anneme,bir babama,bir de bana” diye eklediğini düşünürdüm.3 sayısı değerliydi ve biz’di.Sonra yıllar geçti ve ailemize kardeşlerim de katıldı,Üç’ün bir özelliği kalmadı…Sonra ne zaman ki seninle tanıştık,ne zaman ki kendimi sana aşıkken buldum -çocuklaştığımı bilirsin aşkla- Üç şeker ; ”bir sen,bir ben,bir de hayali yavrumuz ”  için atılır oldu.Bilmezsin,sonra ben ne zaman çaya üç şeker atsam hep mutlu bir anne gibi gülümsedim o bardağa,”biz” olduğumuz zamanlarda…Bugün olduğu gibi sonrasında ‘çaya üç şeker’ hep yüreğimi burktu…
                                    ”Benim olmayan sen,eli bağrında kalan ben,asla doğmayacak yavrumuz” çayda eriyip gitti kendiliğinden.Doğrusu yoruldum artık bu benzetmelerden.Hava giderek kararıyor,kalkmadan bir bildiğimi söyleyeyim;seni bulamayacağımı biliyorum bir daha buralarda ve biliyorum,küçük bu şehir ama sen de bilirsin ki olasılık hesaplarında hiç iyi olmadım ben.Haberin yok tabii hem zaten kaldım geçen dönem aldığım İstatistik dersinden.Hesap yapmakta hiç iyi olamadım,bilirsin hesabı ödeyip gitmekte ise üstüme yok!

                   Damla Dilan ÜÇYOL
                           08.02.’11

26 Mayıs 2011 Perşembe

Eskilerden Eser Bir Yel

                       Bir garip ezgi duyarsınız,eskilerden...Kalbinizi avuçlarınıza alıp ezginin dizlerine yaslanmak istediğiniz türden.Bir garip müzik,bir garip tını bu...Müziği kulağınıza değdiği müddetçe güvende hissettiğiniz.

                  Peki ya sözler? Birileri sizden habersiz göğsünüzü açıp kalbinizden geçenleri kağıda dökmüş olmalı.Diyorsunuz ki;''Bu sözler benim.Sanki benim gibi,evet! mutlaka geçmişte aklımdan geçirdim bunları.''

                   Merak uyandırdı bu kadar kelam eminim.Ben henüz 5 yaşındayken ''daha dün annemizin kollarında yaşarken,çiçekli bahçemizin yollarında koşarken'' şarkısını söylerken çıkmış bu şarkı.Bilsemmm ahh! bir bilsem,''çocuk!'' derdim kendime,''Aşık olacaksın sonra şarkılara da.Annenin kolları,okulun yolları yetmeyecek.Var söyleme bunları,ömrün akibetin hep aşk senin.'' 5 yaşında anlamazdım şarkının güzelliğinden,15 yıl sonra bugün o şarkıyı söyleyen ben olabilseydim diyorum.
      
                  Eurovision'da Türkiye'yi temsil etmiş dün de bugün de kıymeti pek bilinememiş şarkımın.Sözleri Selma Çuhacı'ya ait,beste ve düzenlemesi Levent Çoker tarafından yapılmış,1996 yılında Şebnem Paker'in seslendirdiği 'Beşinci Mevsim'.

                  Şarkının müziği sözlerle birleşip nehir gibi yüreğinizden akıyor.Bende öyle bir his bırakıyor ya da.Şebnem Paker'in sesi ile uyum içinde,tek bir fazlalık kulağınızı rahatsız eden bir nota yok.Kemanlardan trombona,akordiyondan kontrbasa,yaylılar ve vurmalılar uyum içerisinde.Keman soloları içinizdeki ezgilerin yansıması gibi...

                       Çok mu yazdım,içimdeki duygu selinin yanında az mı kaldı bilmiyorum.İstiyorum ki,Aşık Kalem'in hem aşkına hem de kalemine yarenlik eden böyle eserleri herkes bilsin.Derler ki ''Bu denli sevilmez'',sorarım ki ''Böyleyse nasıl sevilmesin?''

                     Aşık Kalem iyi dinlemeler diler...


Kapandı son kapım, vuruldum bilmeden
Sakın o sen misin giden
Soyundu dallarım, delindi gökyüzü
Kaçıncı sonbahar bugün

Hep sondu, hep zordu, çok yordu yollar
Sen orada, ben burada bak yasta yıllar

Beşinci mevsime uyansa düşlerim
Hayaller ölmeden gel
Beşinci mevsime açılsa güllerim
Yeter bu sonbahar yeter

Kapandı son kapım, vuruldum bilmeden
Sakın o senmisin giden
Soyundu dallarım, delindi gökyüzü
Kaçıncı sonbahar bugün

Hep sondu, hep zordu, çok yordu yollar
Sen orada, ben burada bak yasta yıllar

Beşinci mevsime uyansa günlerim
Hayaller ölmeden gel
Beşinci mevsime açılsa yelkenim
Yeter bu sonbahar yeter

23 Mayıs 2011 Pazartesi

Merhaba Müzik ile

               Biliyorum,biliyorum çok oldu yazmayalı buraya.Dürüst olmak gerekirse 'yazmayalı' çok oldu arkadaşlar.Uzun zamandır verimli çiziktiremiyor Aşık Kalem.Yazacak bişeyim mi yok? Hayır var elbette,çok şey,çok fazla şey.Sorun; duygularım ,yoğunlaştıramıyorum onları.Pek çok bağırış,akis ile,tam da burada; kafamın içinde...

               Ne çok şey oluverirmiş bizim an dediğimiz kısa zaman kavramları içerisinde oysaki.Üstüne konuşmak,bişeyler anlatmaya çırpınmak an geçtiği üzere öyle zor ki.

               Hani bazı anlar olur,neşeyle yürümektesinizdir ayaklarınız beden değil de tüy taşır gibi,tanıyıp tanımadığınız herkese gülümsemek içinizden gelir,fokurdarsınız neşeyle ve tam o an karşıdan karşıya geçerken size çarpmak üzere hızla gelen kamyonu fark edemezsiniz.O size şiddetle çarpmak,tekerleklerinin altında ezmek üzere gelirken o an o durumu hiç düşünmezsiniz,beyniniz farklı ve anlamsız şeyleri gözünüzün önüne getirir.''Bonibonlar...Rengarenk hepsi de...Onları çok severim...'' Ahh ne kadar komik! Trajikomik mi demeliyim? Gözünüzü hastanede açtığınızda-hayatta kalacak kadar şanslıysanız- sorup durur insanlar ''nasıl oldu kaza?''...Söylemeli mi? Susmalı mı? İçinizden geçirdiğiniz cevap şudur; ''Nasıl anlatmalı bunu size? Ne söylesem eksik kalacak,an'a dönmek mümkün mü? Hem siz,kafamın içinde değilsiniz,ne kadar anlatsam da bunun bana ne ifade ettiğini nerden bileceksiniz? Değil,kafamın içinde değilsiniz!''

               Kelimelerin sustuğu kalemlerin de bunu yazamayıp lâl olduğu anlar vardır.Zamanlar ya da atlatıldıktan sonra.İşkenceye mağruz kalanların çığlıklarının sustuğu anlar gibi,işkence devam etmesine rağmen,can aynı derecede-belki de daha fazla-yanmasına rağmen...Susuşun sebebi acıya alışmak değil,çığlıkların anlamını yitirmesindendir.''Ne kadar tüyler ürpertici şekilde çığlık atsam da,siz aynı acıyı tatmadan-yerimde olmadan bunun ne olduğunu bilemezsiniz.''

                Bu evrede müzik girer araya; ''düz yazı,şiir...Siz olduğunuz yerde duradurun,ben varım.Çoğuna anlamsız gelen kafiyeleriniz,yırtıcı cümlelerinize ben hayat vereceğim tınılarımla.İnsanların başı dönecek,uyuşacaklar sazların ezgisiyle.'' Müzik duyguları ifade etmek için en sağlam yöntem,Aşık Kalem'in ise ilelebet yöntemi duyguları kaynama noktasına getirdiği için.Özellikle böyle an ve durumlarda.Yazamadığımda,konuşamadığımda,tam anlamıyla tıkandığımda yani.

                Durup durup şarkılara ve sanatçılara aşık olmam bundan.Etrafımdaki insanlar tahmin ettiğim üzere bıkmış olmalılar ''işte aşık olduğum şarkı'' diye tanımlamamdan ötürü bir şarkıyı.
Yalan söylemem ama ben,yüzlercesi,binlercesi...Fark etmez,aşığım hepsine...Birine duyduğum aşk da diğerini etkilemez,şarkı bu,çok etkilenirim,çoktan fazlaysa aşığımdır.

                Birazdan paylaşacağım şarkı hem şarkıyı yazandan,hem şarkının yazıldığı insandan,hem müziğiyle,sözleriyle 'aşık olduğum bir şarkı'dır.Bir şarkı paylaşmak üzere bunları yazmam da o kadar ilginç işte.Dinlerken neler hissettiğimi açıklayabilirim böyle ama -siz de kabul edersiniz-aynısını hissedemezsiniz.
             
                                          TORİ AMOS - Virginia



                Şarkıyı dinlerken içimde bir kadın bir de kız çocuğu var.Çocuk;olabildiğine saf,ak pak tenli.Kadın; esmer,kırılmış,hırçın,çığlıkları göğü tırmalayan bir isyankar.Çocuk;bu müzikte döne döne bale yapıyor bembeyaz kıyafetleriyle,şarkıdaki mutlu ezgiye eşlik ederek bir de.Kadın;siyah eteğini ve saçlarını savura savura bir o bahçenin güllerini parçalıyor,bir çayırda papatyaları ezerek koşuyor.İçindeki boşluğu hiç birşey dolduramıyor kadının.Sancısını,hıncını çocuğun masum dansı izlemek bile geçirmiyor üstelik.Bu kadın,Virginia'yı anlıyor.Bu kadın Virgina şarkısını şakıyan melek sesli kadını da anlıyor.Kadın ve çocuk,aynı yere sığınıyorlar şarkı biterken; tüm dünyanın karanlığında yalnızca kendi ruhlarının ışığına,aynı yorganın altında...
                     

                Aşık Kalem gecenin içinden iyi dinlemeler diler.
            
                    

                                 

15 Mayıs 2011 Pazar

Akne ve Cilt Lekeleri için 'Domates Maskesi' :)

                  Daha farklı bir konuya değinmek istedim şimdi.Beyler pek fransız gibi görünseler de bu konulara onların da güzel bir cilt için kendi kuaförlerinde çeşitli yöntemlerin uygulandığını biliyoruz.Yani artık bakımın erkeği dişisi yok.Unisex bi kavram,hele ki cilt bakımı.
                 Hanımların ise kişisel bakıma servetler döktüğünü kendimden biliyorum (itifaf etmeliyim ki bende pek işe yaramıyor) Her gün yeni bir şey denerken buluyoruz kendimizi.Vazgeçilmezimiz olan maskeler,diyetler,makyaj malzemeleri,para yetiştiremediğimiz kremler,anti-agingler,aahh benim tutkunu olduğum parfümler :) (söz bir ara kokuları da yarıştıracağım ilerki zamanlarda) ...
                 Evet bakım söz konusu olduğu zaman hangi birini saysam diye düşünüyorum esasen.Gelişen teknolojiyle beraber ilham kaynağı olan doğa birleşince her derde deva ürünler birbiri ardına piyasaya çıkıyor.''Hangisine güvensem acaba? Kendi markamdan şaşmamalı mıyım? Ama denemeyi çok da istiyorum hani...'' gibi düşünceler içerisinde buluyoruz kendimizi,ve daha ne olduğunu anlamadan elimizde iki küçük allı pullu kutuya servet döktüğümüzle kalıyoruz.Markalar cesur,markalar rekabet içerisinde,markaların hepsi gösterişli.Fakat doğa; her soruna yanıt bizim için.Bir Marankini olduğumu ileri sürmüyorum tabi :) Ama bitkilerin içeriğine baktığımızda soruna karşılık yanıt var.
                Lafı çok uzatmadan gayet basit,herkesin uygulayabileceği akneleri önleyeci ve cilt tonunu düzeltici bir maskeyi sizinle paylaşmak istiyorum.Denedim ve sonuç aldım ben,güvenilir çünkü bu benim kişisel blogum,reklam almıyorum ve hiçbir çıkarım yoktur,duyrulur :) Maksat Aşık Kalem yazadursun.

               DOMATES MASKESİ

İsmine ve muhtevasına gülmeyiniz efendim :) zira işe yarıyor şaşırtıcı bir şekilde.


Malzemeler ;
1 domates
2 çay kaşığı toz şeker


Uygulanışı;
 Domatesimizi alıyouz dolma yaparken kestiğimiz gibi kapağını 1 cm kalınlığında kesiyoruz.Bizi ilgilendiren kestiğimiz kapak zaten,kalan kısmını yemeklerinizde kullanabilirsiniz.Domatesin kapağını alıp 2 çay kaşığı şeker döktüğümüz bir tabağı yıkarmış gibi sürüyoruz ki toz şekerler domatesimizin içine yapışsın.Biraz karamelize olduktan sonra nemli yüzümüzü siler gibi direk uyguluyoruz.Göz çevresinden sakınarak.Kabuğu sadece kalacak şekilde uyguladıktan sonra bekliyoruz kuruyana kadar.Kuruduktan sonra yüzümüzü yıkayıp işlemi bitiriyoruz.

     Haftada 2-3 defa rahatça uygulayabileceğimiz bir maske.

Umuyorum herkes mutlu olur uyguladıktan sonra.Aşık Kalem'in paylaştığı ilk cilt maskesi bu ;)

7 Mayıs 2011 Cumartesi

Günün Tavsiyeleri

               
                    Aşık kalemden ilk 'moda göre müzik tavsiyesi' geliyor efendim :)
Modlarımızı sıralamıştık,onlarla tanışmıştık dün bi grup tavsiyesinde de bulunmuştuk.Eh şimdi bunu yayınlamanın zamanıdır öyleyse.

  1. ÜZGÜN MOD : son günlerde gerçek anlamda takıntıya dönüştürdüğüm bir şarkı,ben de arkadaş tavsiyesi üzerine tanışmıştım.
                    ADELE - ' Make You Feel My Love'



  2. MUTLU MOD: Bu şarkıyla tanışma faslım çok ilginçtir.Yani bana göre ilginç değil ama :) çünkü sadece tınısını duyup da günlerce aradığım ne ismini ne tam bi sözünü bildiğim ama yine de aramaktan vazgeçmediğim çok şarkı var böyle.Bugün ismini paylaşacağım şarkı da aynen saatlerce ismini bulmaya çalıştığım bir şarkı.Face'de dolaşan bir videonun fon müziğiydi duyunca ''ahh aşık oldum işte bu!'' demiştim içimden.

                      OWL CİTY- ' İf My Heart was a House   

3.  HİPERAKTİF MOD : Evet çoğu zaman hiperaktif değilim,hatta aktif bile sayılmam kaldı ki hiperlik :) Ama bu şarkıda içimin kıpır kıpır olmasını engelleyemiyorum.Belki soundtracki olduğu filmi çok ayrı tutup sevdiğimden,belki de şarkının geçtiği kısmı çok sevimli bulduğumdan.

                      ENGİN BAYRAK- 'Psikopat'    
         
4.  ASABİ MOD : Asabi moddayken vazgeçilmezimdir bu şarkı,diğer Pink şarkıları gibi.

                      PİNK - 'Last to Know'

5. AĞLAK MOD : Bugün modum kesinlikle ağlak değil ama bu şarkıya ölürüm ya ölürüm,söz müzik ve ben çook büyük bir Sia hayranıyım.Dayanamam ben bu şarkıya 'My loveee' der Sia içim erir.Bir insanın aşkına yazabileceği en güzel ve en anlamlı şarkılardan bence.Dinlerken ağlamamak olmaz...

                      SİA - 'My Love'

6.  DİNGİN MOD : Dalgasız bir deniz gibi dingin olmak geliyor içimden,öyle dingin olsam öyle olsam ki bakan suya bakarmış gibi rahatlasa.Bütün bu endişeler,kaygılar,kompleksler,parlayan sinirler aksa gitse benden.Bu şarkıyı dinlerken onun gibi dingin ve sakin olmak istiyorum ben.

                      TRACY CHAPMAN - 'Change'

7. AŞIK MOD : Bu şarkı da 'a lot like love' soundtracklerinden öncesinde elbette Bon jovi'nin efsanevi şarkılarından.

                     BON JOVİ - ' I'll be there for you'

8. NÖTR MOD : Ahh lise sıralarının,edward cullen manyaklığının vazgeçilmez şarkısı bu :) pek severdik kendilerini.

                       MUSE - ' Supermassive Black Hole'

9. HOPPA MOD : Bu modu pek sevmediğimi söylemiştim,ayda yılda bir 'kop kop' kıvamına gelebiliyorum şahsen ,tercihim değildir ama sevilir mi? sevilir.Güzel bir şarkı paylaştığım.
            
                        DARREN HAYES - ' Populer '

--------------
                
                    Günün modları ve şarkıları bunlar.Birde 'Günün Şarkısı' vardı değil mi? İşte o benim halet-i ruhiyeme göre seçtiğim 'Üzgün Mod' ve 'Adele - Make You Feel My Love' aşağıda videosu,şarkı sözleri ve çevirisiyle birlikte.Umarım olmuştur.


When the rain is blowing in your face
Rüzgâr yüzüne vururken
And the whole world is on your case
Ve tüm dünya senin durumundayken
I could offer you a warm embrace
Sana sıcak bir kucaklaşma teklif edebilirim
To make you feel my love
Sana aşkımı hissettirmek için
 
When the evening shadows and the stars appear
Akşam gölgelenirken ve yıldızlar belirirken
And there is no one there to dry your tears
Ve orada gözyaşlarını kurutacak kimse yokken
I could hold you for a million years
Ben sana sarılabilirim bir milyon yıl için
To make you feel my love
Sana aşkımı hissettirmek için
 
I know you haven't made your mind up yet
Henüz aklını başına alamadığını biliyorum
But i would never do you wrong
Ama sana asla yanlış yapmayacağım
I've known it from the moment that we met
Bunu tanıştığımız andan beri biliyorum
No doubt in my mind where you belong
Aklımda senin nereye ait olduğuna dair hiç şüphem yok
 
I'd go hungry i'd go black and blue
Acıkırım, kasvete ve kedere bürünürüm
I'd go crawling down the avenue
Caddede sürünürüm
No there's nothing that i wouldn't do
Hayır, yapamayacağım hiçbir şey yok
To make you feel my love
Sana aşkımı hissettirmek için
 
The storms are raging on the rolling sea
Fırtınalar yayılan denizi azarlıyor
And on the highway of regret
Ve pişmanlığın otoyolunda
Though winds of change are blowing wild and free
Değişim rüzgârları vahşi ve özgürce vurduğu halde
You ain't seen nothing like me yet
Sen henüz benim gibi hiçbir şey görmedin
 
I could make you happy make your dreams come true
Seni mutlu edebilirdim, rüyalarını gerçekleştirebilirdim
Nothing that i wouldn't do
Yapamayacağım hiçbir şey yok
Go to the ends of the earth for you
Senin için dünyanın sona giderim
To make you feel my love
Sana aşkımı hissettirebilmek için
 
To make you feel my love
Sana aşkımı hissettirebilmek için


P.S : Bob Dylan eseri nasıl sevilmez ki :)
                                             
                                                       Aşık Kalem İyi dinlemeler diler.
                      

                                     

6 Mayıs 2011 Cuma

Günün Müzik Grubu Tavsiyesi ''FLYLEAF''

            Günün tavsiyeleri demiştim,dün kendimle yaptığım tavsiye sözleşmesini ilk günden ihlal etmiş oldum :D Sanırım bu sıraladığım modların içerisine ''bugün hiçbir şey yapmak istemiyorum modu''nu da eklemeyim :) Bazen müzik dinlemek de yeterli olmuyor,veya onu dinleyecek mecaliniz bile kalmayabiliyor.
           Gün içerisinde henüz pek yeni tanıştığım bir müzik grubunda takılıverdim.Biraz merak,biraz araştırma derken sırf ''FLYLEAF'' şarkılarını dinlerken buldum kendimi.Son derece hiddetli bir müzik,agresif ve ukala aynı zamanda.Ama biz; bize karşı yapılmayan ukalalığı severiz tabiatımız gereği,belki de sadece sözlerin cesaretle buluştuğunu görmektir hoşumuza giden.
           Grubun ilk dinlediğim şarkısı ''Believe in Dreams''ti.Akustik versiyonunu dinledim.Bu şarkıyla tanışmam ise aylar öncesine dayanıyor,belki de yıllar :) mp3 çalarımın derinlerinde rastladım açıkçası varlığından bile haberim yoktu,dinlemek ayrı şarkının farkına varmak apayrı çünkü.Arkadaşlarımla mp3 değiştirdiğimiz sıra yüklenmiş.Şarkıyı ilk ne zaman dinledim bilmiyorum ama farkına vardığım zamanı çok net hatırlıyorum.Balkon Kuşu olduğum zamanlardan birinde,karışığa aldığım mp3 çalarımda tam da geceyi sigara dumanım gibi içime çekerken denk geldim.Pek iyi olmayan ingilizcemle şöyle böyle anladım sözlerini.Dün de face'imde tekrar paylaşmak üzere google da gezinirken diğer şarkılarını da dinlemeliyim dedim.Ve hala dinliyorum :) düşündüğümün tersine alternatif rock grubu değil,alternatif metal grubu.Şarkı sözlerini de besteleri de grubun kurucusu olan Lacey Mosley,'mucize sesli kız' yapıyor.
            Vokalde dediğim gibi;Lacey Mosley
            Bas gitarda;Pat Seals
            Ritim gitar;Sameer Bhattacharya
            Davul;James Culpepper
            Solo gitar;Jared Hartmann
                                    Benim favori şarkım ise : ''believe in dreams''den sonra çünkü o şarkı ilk ve ilkler unutulmaz :)     ''Again''


Aşağıda şarkı sözlerini türkçe çevirisi ile beraber yayınlıyacağım çeviriyi pek yeterli bulmasam da.İyi dinlemeler. :)

I love the way that your heart breaks
Kalbini kırmayı seviyorum
with every injustice and deadly fate
Her adaletsizliği ve ölümcül kaderi ile
Praying it all be new
Yeniden dua ediyorum
and living like it all depends on you
Ve herşey sana bağlıymış gibi yaşıyorum

Here you are down on your knees again
Yine dizlerinin üzerine çöküyorsun
trying to find air to breathe again
Yine nefes almak için hava arıyorsun
Only surrender will help you now
Artık sadece teslim olmak yardımcı olacaktır sana
I love you please see and believe again
Seni mutlu görmeyi ve tekrar inanıyor olmana hayra nım

I love that you're never satisfied
Asla tatmin olamamanı seviyorum
with face value wisdom and happy lies
İtibarın ve sahte mutluluğun ile
you take what they say and go back and cry
Söylediklerini kabul ediyor ve ağlıyorsun
you're so close to me that you nearly died
Bana neredeyse ölüm kadar yakınsın

Here you are down on your knees again
Yine dizlerinin üzerine çöküyorsun
trying to find air to breathe again
Yine nefes almak için hava arıyorsun
Only surrender will help you now
Artık sadece teslim olmak yardımcı olacaktır sana
I love you please see and believe again
Seni mutlu görmeyi ve tekrar inanıyor olmana hayra nım

they don't have to understand you
Onlar seni anlamak zorunda değiller
be still
Buna rağmen
wait and know I understand you
Bekliyor ve seni anladığımı biliyorsun
be still
Buna rağmen
be still
Buna rağmen..

Here you are down on your knees again
Yine dizlerinin üzerine çöküyorsun
trying to find air to breathe again
Yine nefes almak için hava arıyorsun
Only surrender will help you now
Artık sadece teslim olmak yardımcı olacaktır sana
The floodgates are breaking
Baraj kapakları açılıyor
and pouring out
Ve sel gibi akıyor..


Here you are down on your knees
Yine dizlerinin üzerine çöküyorsun
trying to find air to breathe
Yine nefes almak için hava arıyorsun
right where I want you to be again
Artık sadece teslim olmak yardımcı olacaktır sana
i love you please see and believe again
Seni mutlu görmeyi ve tekrar inanıyor olmana hayra nım

Here you are down on your knees again
Yine dizlerinin üzerine çöküyorsun
trying to find air to breathe again
Yine nefes almak için hava arıyorsun
Right where I want you to be again
Gerçekten tekrar senin olmak istiyorum
See and believe!
Anla ve inan!..

5 Mayıs 2011 Perşembe

Modlarla Tanışalım

             Önce kendime göre belirlediğim modları sıralayacağım.Sonra da moda göre seçtiğim şarkı isimlerini birer birer paylaşacağım.Günün modunu ise kendi ruh halime göre seçip,şarkıyı videosuyla günün şarkısı ilan edeceğim :) Anlaştık mı? Tamam kimse yok zaten kendi kendime anlaştım : D
             
            
           
             Modlarla Tanışalım

      Hangi ruh halinde hangi şarkıları dinlediğime ya da şarkıların ben de uyandırdığı hisse göre uydurdum bu modları.Bakalım ne var bu modların içerisinde :)

 ÜZGÜN MOD : Benim seçkin modlarımdan bi tanesidir üzgün mod.Bunalım takılıyorsunuzdur,kendinizi yalnız hissediyorsunuzdur,ağlamak üzere olduğunuz halde ağlamak için çok da elle tutulur sebebiniz yoktur.Yalnız yürürken dinleyebileceğiniz şarkı alternatifleri bu modda verilecektir.

MUTLU MOD :  Uzun zamandır beklediğiniz kargo sonunda gelmiş incik boncuklarınıza kavuşmuşunuzdur,alışveriş yaparken tesadüfen baktığınız vitrinde nicedir almayı planladığınız ayakkabının mağazasında '%50 indirim' yazısını görmüşsünüzdür,sevdiğiniz insandan inandırıcı bir 'seni seviyorum' duymuşsunuzdur,en sevdiğiniz sanatçı veya gruplardan biri ihtimali yokken şehrinize geliyordur...Bunlar benim gibi bayan arkadaşların mutlu olmak için bahaneleri.Bay arkadaşlarım için ise ; takımınız şampiyon olmuştur hem de en zorlu rakibini mağlup ederek,hmmm veya babanız saçlarınıza karışma alışkanlığından nihayet vazgeçmiştir.Yani mutlusunuz,içinizdeki kuş habire şarkı söylüyor.Bu modda da içinizdeki kuşa eşlik edebilecek şarkı alternetifleri verilecektir.

HİPERAKTİF MOD : Şahsen pek tercih ettiğim bir mod değil,ama ara ara içimdeki halat kopuverir benim de.Çok sevindirici bi haber almışsınızdır,içinizdeki enerji bedeninize sığmak bilmemektedir.Burada yine enerjinize paralel şarkı isimleri verilecektir.

ASABİ MOD : Birileriyle takışmış şiddet yanlısı olmasanız bile saldırma güdüsünü engellemeye çalışmaktasınızdır,kafanız bozuk asabınız atıktır.Bu moddaki şarkılar  enerjisi yüksek hard şarkılardır.

AĞLAK MOD : Bazı şeyler üst üste gelip derininizdeki duygusallığı sallamaktadır.Adı gibi ağlak mod,mütemadiyen ağlıyorsunuzdur.Bu modda verilen şarkılar gözyaşlarınızın akmasına vesile olacak türden.

DİNGİN MOD : Üzgün veya ağlak moddan çıkıp dinginliğe geçmişsinizdir.Ruhunuzu dinlendirecek şarkı alternatifleri bu mod adı altında verilecektir.

AŞIK MOD:  Aşık insan ruh haline göre şarkılar bu modda sıralanacaktır.

NÖTR MOD : Ruh haliniz öncekilerin hiç biriyle örtüşmüyorsa belirsiz bir moddur nötr mod.Alternatif şarkılar bu modda paylaşılacak.

HOPPA MOD : Aslında bu moda party modu ismini verebilirdim ama Hoppa mod daha sevimli geldi.Haydi eller havaya modudur.Dans etmek,pistlere sığmamak,değme dansçılara taş çıkarmak niyetindeyseniz bu moddaki şarkılar tam size göre :)


                  Günden güne bu modlara göre kendi belirlediğim şarkı isimlerini paylaşmak niyetindeyim.Her gün sıraladığım şarkıların arasından birini videosuyla beraber paylaşacağım.Nasıl olacak bakalım :)

Moda Göre Müzik Fikri

                      Bugün bir müzik listesi oluşturmaya niyetlendim.Moda göre müzik diye.Listeyi oluşturuyorum,daha zamanı var gibi.Çünkü her moddan kaçar tane sıralayacağım ve daha modları genişletip genişletmemek konusunda kararsız kaldım.Müzik listesi tamamen benim hislerim çerçevesinde hazırlandığı için ne kadar insanı (daha doğrusu şu an kimse yok ama :) ileriki zamanlarda olursa takipçilerimi)ne denli memnun edebilecek diye düşünüyorum.Zaten şarkıların tarz olarak da pek bağlantısı yok dedim ya tamamen bende oluşturdukları hissiyata bağımlı kalarak hazırlayacağım.Çok uç tarzlarda parçalara aynı listede rastlanabilecek.Örneğin şu anki modum;AĞLAK MOD ki bu mod klasiktir bende :) o sebeple şarkılar aynı yerlerde birikti.Sonra düşündüm,acaba hepsini aynı anda sıralamayıp da günlük mü yayınlasam? Örnegin şu an Theatre of  Tragedy -- A Distance There İs dinliyorum.Bu şarkıda benim için yıldızlı olanlardan bir tanesidir.Ağlaklığın zirvesindeyken dinlerim en çok.
             Sanırım kararımı verdim şu an müzik listesiyle ilgili ne yapayacağıma.İkinci seçenek daha mantıklı geldi,bir defada bütün çok sevdiğim şarkıları salıvermek şarkılara acımasızca davranmak olurdu.Madem bu blog benim sanal ve herkese açık günlüğüm,günden güne modlara göre listeden seçip yabancıysa çevirisini ve sözlerini de ekledikten sonra paylaşmak daha mantıklı 'günün tavsiyeleri' şeklinde.Kimse okumasa/takip etmese bile en azından ben okurken düzeni hissetmeliyim.Aynı zamanda özgünlüğü de.Tek tek yayınlarsam şarkılar hakkındaki düşüncelerimi de açıklayabilirim.Şarkı diyorum ama çoğu şarkı olsa da bunlar arasında soundtrackler,melodiler de bulunuyor.Yani demem o ki;Müzik önemli.Hele de Aşık Kalem için :)

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Ağızda Dağılan Nişasta Kurabiyesi Tarifi (Kendi tarifimden-kesinlikle Güvenilir)

                Bugün ilk tarifimi paylaşmak istiyorum.Beş Çayı'na yetişebilecek bir kurabiye tarifi,misafirlerinize sunabileceğiniz son derece lezzetli aynı zamanda pratik bir tarif.Türlü türlü nişasta kurabiyesi tarifleri var,hepsi de birbirine benzer ve çoğunun ayarı tutmaz maalesef.İstediğimiz gibi olmaz,ağızda dağılmaz,ya çok kuru olur ya da çok fazla dağılır.

              Bugün ben tariflere kendi ilavelerimle oluşturduğum bir yenisini ekliyeceğim.Ama diğer tarifler gibi ayarı kaçmayacak,herkesin uygulayabileceği pek basit bir tarif benimki.
              Yukarıda görebileceğiniz gibi son derece memnunum hem görüntüsünden hem de tadından.
Öyleyse şimdi tarifi paylaşmaya geçelim.
      
             Nişasta Kurabiyesi (Buğday Nişastalı)
       Malzemelerimiz
-  1 su bardağı pudra şekeri (tepeleme)
-   1 su bardağı un (beyaz un)
-   Yarım kahve fincanı sıvı yağ
-   1 yumurta
-   175 gram margarin
-   500 gram buğday nişastası
-   2 paket vanilin
-   Bir paketin 2/3 ü kadar kabartma tozu


         Hazırlanışı
    
     Oda sıcaklığında beklettiğimiz margarini,sıvı yağı,yumurtayı iyice birbirine karıştırarak yoğuruyoruz.Ardından pudra şekerini ve unu ekleyip yoğurmaya devam ediyoruz.Buğday nişastasını da yoğurarak bir kaç seferde hamurumuza ekliyoruz (kulam memesi kıvamına gelene kadar) En son kabartma tozumuzu ve vanilyalarımızı da ekleyerek hamura son şeklini veriyoruz.(Not; bu arada fırınımızı 160-170 dereceye ayarlıyoruz,çünkü kurabiye önceden ısıtılmış fırına verilir)
    Yağladığımız tepsiye ceviz büyüklüğünde parçaları aralarında boşluk bırakarak dizmeye dikkat ediyoruz çünkü kurabiyelerimiz hem kabarıyor hem de yayılıyor.160 derecede önceden ısıtılmış fırında 40-45 dk pişmeye bırakıyoruz.
    Kurabiyelerin altı pembeleşince fırından alabiliriz.Dikkat edeceğimiz bir husus daha kurabiyeleri sıcakken tepsiden ayırmaya çalışmıyoruz.Oldukça gevrek çünkü çok çabuk dağılıyor sıcakken,soğuduktan sonra çok kolay ayrılır tepsiden.
    Dilerseniz üzerine hafif pudra şekeri gezdirerek servis edebilirsiniz.
    Deneyeceklere Afiyet Olsun Efendim :)


Aşık Kalem
Damla Dilan

3 Mayıs 2011 Salı

İlk Kişisel Bloguma Hoşgeldim

         Evet kimse yok karşılayacak ama hoşgeldim :) Uzuuunca uğraşlar sonucunda 'google amca'nın da nimetlerinden yararlanarak açmış bulundum blogu :) Kimse yok ama yine de hayali (ya da ileride olası)takipçilerime merhabalar diyoruum :)

        Öncelikle ne diyelim? Evet bir düşünelimmmm...Neden bir bloga ihtiyaç duydum? Şöyle ki ; durmadan yazıyorum,yazmak için çok boş vaktim oluyor ya da en dürüst şekliyle :) Ve bunları ''radikalgenc.com'' da yayınlamaya başladım 2 ay evvel.Doğrusu benim yayınlanacağına dair umudum yokken sürpriz şekilde ne çiziktirdiysem yayınlanmaya başladı.Ee ben de daha başka bişeyler yapmalıyım diye düşündüm.ilk fikir kendime ait bir blog yaratmak oldu.Zira yazmak dışında pek çok şeyle de ilgileniyorum.Yemek yapmak,en sevdiğim ya da tarifi bana ait tatlıları pişirmek,ufaktan karakalem çalışmak,moda,müzik vs.
        Şimdi bu internet günlüğünde (blog hakkında tam donanımlı olduğum zaman daha iyi)düzgün bir çizgiye sahip olacağımı,pek çok insana hitap edebileceğimi düşünüyorum.Düzenli olarak makale yayınlamak çeşitli öneri ve tavsiyelerde bulunmak olsun bunların insanları aynı yere çekeceğini düşünüyorum.Hele de yazan kalem Aşık'sa :)
        Aşık Kalem'den selam olsun.
Damla Dilan Üçyol /04.05.'11